Bilim ve Din Sitesi


  • 05.14.2013
    Kitabımın gördüğü ilgi üzerine Cumhuriyet gazetesinin benimle yapmış olduğu yeni röportaj : Ateistlere Ayrımcılık Artıyor

    06.14.2012
    Kitabım Ateizmi Anlamak çıktı. Kitabı edinme seçenekleri için: Ateizmi Anlamak

    06.19.2012

    “İnanç Özgürlüğü Girişimi” / “Freedom of Religion or Belief Initiative” tarafından benimle yapılan röportaj bugün yayınlandı: Türkçe:İÖG İngilizce:FoRB

    01.12.2010

    Radikal gazetesinden Berrin Karakaş, bizimle Türkiye’de Ateizm üzerine yaptıkları röportajın küçük bir bölümünü şu yazıda yayınlamış: Türk Ateistler Rahatsız

    Röportajın tamamını şurada okuyabilirsiniz: Radikal röportajı

  • Ateizm ve Agnostisizm

    Gönderen 14/01/2018 18:45

    Agnostisizm, ontolojik değil, epistemolojik bir tavırdır. Bu yüzden tartışılmakta olan Tanrı tanımına bağlı olarak, agnostisizm belli durumlarda oldukça tutarlı bir tavır, hatta mümkün olan tek tavır olabilmektedir. Pek çok ateistin bile öne sürülen bazı Tanrı tanımlarına karşı epistemolojik tavrı agnostisizmdir. Fakat bu, ontolojik açıdan ateist bir tavır ortaya koymak için bir engel değildir.

    Bazı Tanrı tanımları vardır, kendi içinde çelişkilidir, ya da tanım olarak absürddür, veya insani ve ilkel olduğu çok açıktır (örneğin kutsal kitapların sayfalarındaki Tanrı) ve böyle bir Tanrı için pozitif ateist bir tavır takınılabilir.

    Bazı felsefi Tanrı tanımları vardır, varolmadığı gösterilemez, fakat varolmadıkları farzedilebilir. Aynen 7 başlı ejderhanın, anka kuşunun ve noel babanın varoldukları kanıtlanmadığı sürece yok farzedilmeleri gibi. Ortaya atılan desteksiz bir sav, mevcut dünyaya veya mevcut açıklamaya pozitif bir katkıda bulunmuyorsa veya kendisiyle aynı derecede güçlü başka alternatif savlar mümkünse, böyle bir sav için takınılacak ilk ve en temel tavır kendisini reddetmektir. Bunun için en temel dayanak occam’s razor (occam’ın bıçağı) prensibidir. Bu prensibe göre, bir açıklama en sade haliyle doğrudur. Bir açıklamaya ek faktörlerin eklenmesi, açıklamaya birşey katmıyorsa, bu fazlalık faktörler eklenmez. Bu bilimde ve felsefede kullanılan en temel prensiplerden biridir.

    Bu prensibin (occam’ın bıçağı) öneminin çoğu kişi farkında değildir. Ve çoğu kişi, günlük hayatlarında bu prensibi devamlı kullandıklarının da farkında değildir. Günlük hayatla ilgili en ufak problemlerin çözümünden, evren ile ilgili felsefi sorulara kadar her alanda, her gün bu prensibi şu ya da bu şekilde kullanmaktasınız. Her an, karşı karşıya olduğunuz herhangi bir konuyla ilgili, teorik olarak sonsuza yakın sayıda mümkün olasılık ve alternatif vardır örneğin. Ama bunları tek tek listeleyip, sonra da tek tek çürüterek asıl olması gereken şeyi sona bırakıp ondan sonra ona ulaşarak eyleme geçmek gibi bir prensibi uygulamanız mümkün değildir mesela. Böyle birşeyi uygulamaya kalksanız, günlük hayattaki en ufak bir eylem bile içinden çıkılmaz derecede kompleks ve büyük bir uğraş haline gelirdi. Böyle yaşamak ise mümkün olmazdı. Dolayısıyla, occam’ın bıçağı, çok önemli ve temel bir prensiptir ve herkes farkında olsa da olmasa da bu prensibe uyar günlük hayatında. (En azından pek çok konuda diyelim. Yani belli toplumsal şartlanmaların olduğu Tanrı gibi konular dışında kalan pek çok konuda).

    Tek başına bu prensip bile (occam’ın bıçağı), epistemolojik açıdan agnostik tavır takınılması gereken bir Tanrı tanımına karşı bile nasıl ateist olunabileceğini (negatif ateist) göstermektedir.

    Peki burada şu soru gelebilir, “Negatif ateist tavır, bir kanıt sonucu ulaşılan kesin bir tavır değil, bilgi eksikliği durumunda yapılan bir tercih gibi gözükmüyor mu?”

    Evet, bu tür bir ateizm, bir tercihtir. Kanıt değil. Fakat, ontolojik açıdan bu konuda bir tercih yapmak, bir zorunluluktur, seçime bağlı birşey değil. Agnostikler, epistemolojik tavırlarını ontolojik tavır gibi göstererek aslında toplumsal tepkiye karşı psiklojik bir kalkan oluşturmaya çalışmaktadırlar sadece. “Tanrı’nın varolup olmadığı bilinemez” demek epistemolojik açıdan doğru bir ifadedir ama “Tanrı vardır” veya “Tanrı yoktur” anlamına gelmez. Halbuki bu iki anlamdan birine gelecek bir tavır takınmak, insan hayatında pratik bir zorunluluktur. Hepiniz, kendinize agnostik diyen biri de olsanız, aslında bu konuda gizli olarak da olsa bir tavır takınıyorsunuz. Teist olarak mı, yoksa ateist olarak mı yaşadığınız, yaptığınız bu tercihi ve bu konuda sergilediğiniz ontolojik tavrı göstermektedir.

    “Tanrı var da olabilir, yok da olabilir” diyebilirsiniz belki ama hem Tanrı varmış gibi, hem de Tanrı yokmuş gibi yaşayamazsınız. Ne yapacaksınız? Bir ramazanda oruç tutup, bir ramazanda tutmayacak mısınız?

    Dua edecek misiniz, etmeyecek misiniz? Bilinmeyen birşey ortaya çıktığında Tanrı’nın işi olmalı mı diyeceksiniz, yoksa sebebi henüz bilinmiyor mu diyeceksiniz?

    Bütün bunlar aslında bu konuda bilinçli ya da bilinçsiz yaptığınız tercihin dışavurumlarıdır. Teist gibi mi yaşıyorsunuz, ateist gibi mi? Bunun ikisinin ortası olmaz. Onun için epistemolojik tavır olarak agnostisizm mümkündür ama ontolojik tavır olarak mümkün değildir diyorum zaten. Ve zaten bu yüzden, bazı uzmanlar (örneğin ateizm konusunda önde gelen bir isim olan George H. Smith) agnostisizmin “teist agnostisizm” ve “ateist agnostisizm” olarak ikiye ayrılabileceğini söyler. Tanrı’nın varolup olmayacağının bilinemeyeceğini söyleyip, sonra buna rağmen yine de Tanrı varmış gibi mi yaşıyorsunuz? O zaman teist bir agnostiksiniz demektir. Böylesi de varmıdır demeyin, gerçekten de var. Ateistforum’da defalarca karşılaştığımı hatırlıyorum bu tür kişilerle.

    Fakat, agnostik deyince, diğer çeşit daha ağır basıyor. Kendisine agnosik diyenlerin pek çoğu aslında birer “ateist agnostik”. Ama ateizm ve agnostisizm arasındaki çizginin bu kadar ince olduğunu bilmiyorlar sadece. Konuyu yeterince bilmiyorlar genellikle ve bilseler de ateizm etiketini psikolojik sebeplerle benimseyemiyorlar bir türlü. Bunun kendilerini büyük bir psikolojik yükümlülük altına sokacağını düşünüyorlar. Her şeyden önce, insanlarin önyargılarını ve yanlış anlamalarını aşıp, düşüncelerinin ne olduğunu anlatmanın zorluğunu görüyorlar ve bundan kaçınmanın temel yolu olarak da daha temkinli bir etiket olan “agnostik” etiketini seçiyorlar.

    “Negatif ateizm” ile, “ateist agnostisizm” arasında hemen hemen hiçbir fark yok aslında. Bence tek fark psikolojik. Bu yüzden de bugünün ateist agnostiklerini, yarının ateistleri olarak görmüşümdür hep. Tabi bu, bu konulara olan ilgilerinin devam etmesi ve bu konulara kafa yormaları durumunda geçerli. Ben de bir zamanlar kendime agnostik derdim.

    Teist agnostikler ise, aslında entellektüel birer teistten başka birşey değildirler. Tanrı kavramının varlığını bilimsel veya felsefi olarak göstermenin zorluğunu görmüş ve öğrenmiş, bu yüzden de kendilerine agnostik demeye başlamış teistlerdir onlar. Tanrı’ya aslında hala inanırlar ama entellektüel tartışmalarda bunu itiraf edemezler. Bunlar “fideist” teistlerin biraz daha ilerlemiş halidir. Psikolojik olarak zincirlerini kıramamış ve toplumsal şartlanmaların dışına çıkamamışlardır.

    Agnostik deyince, daha çok benim yukarıda ateist agnostik olarak ifade ettiğim kesim anlaşılır. Çünkü zaten kendisine agnostik diyenlerin çoğunu bu kesim oluşturur. Ama onlar bana göre aslında sadece çekingen birer ateisttirler. Ya benim yukarıda anlattığım inceliklerin farkında değildirler, ya da farkındadırlar ama yine de toplumsal açıdan kendilerini agnostik olarak lanse etmenin daha tutarlı ve güvenilir olduğunu düşünürler.

    Bir Cevap Yazın

    E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir